Adi Konkordatoda Alacaklılar Toplantısı

03.03.2024

Konkordato projesinin hazırlanması ile birlikte projenin alacaklılara bildirilmesi ve projenin alacaklılar tarafından incelenmesinden sonra müzakere edilmesi için alacaklılar toplantısı yapılması gerekmektedir. Genel olarak alacaklılar toplantısı, konkordato sürecinde[1], konkordatonun tasdikinden önce alacaklıların borçlunun projesini görüşmek üzere bir araya gelerek toplantı yapmaları halini ifade etmektedir[2]. Bu çalışmamızda alacaklılar toplantısının gerçekleştirilmesi ve konkordato teklifinin kabulü için aranan nisap şartının ne olduğu hakkında genel bilgiler verilmeye çalışılacaktır.

A. Alacaklılar Toplantısının Gerçekleştirilmesi ve Projenin Kabulü

1. Alacaklılar Toplantısının Gerçekleştirilmesine Dair Genel Hususlar

a. Konkordato Komiserinin Toplantıya Başkanlık Yapması

Konkordato projesinin müzakeresi etmek üzere toplanan alacaklılar toplantısına İİK m.302/1 gereği konkordato komiseri başkanlık eder. Komiser, toplantı başlamadan önce katılım sağlayan alacaklıların kimliklerini tespit etmelidir[3]. Alacaklıların bu durumda, kimliklerini konkordato komiserine ibraz etmelidir. Alacaklılar, toplantıda vekil ile temsil ediliyorsa bu durumda konkordato komiserine vekiller tarafından vekaletnamelerinde ibraz edilmesi yerinde olacaktır. Vekillerin toplantıda oy kullanabilmesi için HMK m.74 gereği özel yetkinin mevcut olması gerekmektedir.

Konkordato komiseri tarafından alacaklıların kimliklerinin tespit edilmesi ve yoklamanın alınmasının sonrasında, İİK m.302/1 çerçevesinde toplantıya katılan alacaklılara borçlunun durumunu gösterir raporu da sunması gerekmektedir. Rapor ile birlikte komiser, kaydedilen alacaklar, borçlunun mali durumu ve nihayetinde de konkordatonun başarılı olup olmayacağına dair görüşlerini dile getirebilecektir[4]. Bununla birlikte alacaklılar toplantısı sürecinde konkordato komiserinin toplantı gündemini alacaklılara aktarması, gündemde yer alan konuları sırasıyla müzakereye açması ve toplantı neticesinde İİK m.302/7 hükmü gereği tutulması gereken tutanağı düzenlemesi de gerekmektedir[5].

Konkordato komiserinin toplantıya başkanlık etmesi gerekmesine rağmen makul bir gerekçeye dayanarak toplantının ertelenmesini asliye ticaret mahkemesinden isteyebilmesi, kanaatimizce mümkün olacaktır[6]. Ancak belirtmek gerekir ki konkordato komiseri makul bir gerekçe göstermeksizin toplantıya başkanlık etmekten imtina ederse o halde bu halin sorumluluğunu almak mecburiyetinde kalacaktır[7]. Esasen, konkordato komiserinin alacaklılar toplantısına başkanlık etmekten imtina etmesi İİK m.302 kapsamında kendisine verilen “toplantıya başkanlık etme” görevini yerine getirmemesi anlamına da gelmektedir[8]. Bu nedenle, şayet komiser başkanlık yapmaktan makul bir gerekçe olmaksızın imtina ederse o halde ilgililerin İİK m.290/5 çerçevesinde şikayet yoluna gitmesi de mümkün olabilecektir.

b. Borçlunun Toplantıya Katılma Zorunluluğu

Alacaklılar toplantısında borçlunun bulunması zorunludur. Bu zorunluluk İİK m.302/2 hükmü çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu zorunluluk sayesinde borçlunun alacaklılar toplantısı esnasında alacaklılar tarafından tarafına yöneltilecek soruları cevaplandırması ve hazırlanan projeye dair alacaklılara bilgi vermesi sağlanmış olacaktır[9].

Borçlunun, alacaklılar toplantısına katılma mecburiyeti bulunmasının yanında makul bir gerekçesi olması halinde toplantıya katılmamasının mümkün olacağı doktrinde dile getirilmektedir[10]. Ancak borçlunun makul bir gerekçe olmaksızın alacaklılar toplantısına katılmaması halinde, doktrinde isabetle ifade edildiği gibi, konkordato komiseri tarafından İİK m.297/3 çerçevesinde konkordato mühletinin kaldırılmasını veya İİK m.304/1 çerçevesinde konkordatonun reddini isteyebilmesi mümkün olacaktır[11].  Bu kapsamda belirtmek gerekir ki alacaklılar toplantısına borçlunun katılım sağlamaması toplantının yapılması bakımından bir engel teşkil etmeyecektir[12]. Alacaklılar toplantısı gerçekleştirilecek ancak toplantıya katılım sağlamayan borçlu toplantı esnasındaki müzakereler neticesinde olası olumsuzluklara dair riski üstlenmiş kabul edilecektir.

Bu zorunluluk ile birlikte borçlunun toplantıya katılımaması halinde vekilinin katılmasının mümkün olup olmadığı düşünülecebilecektir. Başka bir ifadeyle borçlunun alacaklılar toplantısında vekili ile kendisini temsil edebilme kabiliyeti olup olmadığı hususu değerlendirilmelidir. Bazı yazarlara göre[13] borçlunun alacaklılar toplantısında kendisini vekille temsil ettirmesi bakımından herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Kanaatimizce, İİK m.302 çerçevesinde alacaklılar toplantısı ile amaçlanan konkordato projesi hakkında görüşmeler yapmak olduğu için projeye hakim olan borçlu vekilinin toplantıda borçluyu temsil edebilmesi mümkün olacaktır[14]. Fakat yine de, Tanrıver’in de isabetle vurguladığı gibi[15], zaruri haller olmadıkça borçlunun toplantıya katılmaktan imtina etmemesi ve vekille kendisini temsil ettirmemesi daha uygun olacaktır.

c. Alacaklılar Toplantısının Gerçekleştirilmesi

Konkordato komiserinin hazırladığı raporu okumasıyla birlikte toplantıda hazır bulunan borçluya söz verilerek projedeki hususları aktarması ve mali durumu hakkında alacaklılara bilgi vermesi gerekmektedir[16]. Bu süreç içinde alacaklıların aydınlatılmasının yanında komiser borçlunun mali durumuna dair genel bir çerçeve sunarak geçmişten geleceğe doğru gelir-gider dengesi hakkında da görüşünü bildirecektir[17].

Toplantının gerçekleştirilmesine dair dikkate değer gördüğümüz bir diğer husus ise toplantı tutanağının tutulmasıdır. İİK m.302/7’de konkordato projesi müzakereleri sonucunda bir tutanağın düzenlenmesinden bahsedilse de, doktrinde de ifade edildiği gibi, komiserin toplantının neticesinde düzenlenecek tutanak haricinde toplantıya dair bir tutanak daha düzenlemesi daha sağlıklı olacaktır[18]. Özellikle toplantının başlangıcında toplantıya katılan alacaklıların kimler olduğunu, toplantı esnasında yaşanan ve dikkate değer bulunan müzakere detaylarının bu tutanakla ortaya konması, kanaatimizce, daha yerinde olacaktır.

2. Konkordato Projesinin Kabulü veya Reddi

Toplantı neticesinde, alacaklıların borçlu tarafından teklif edilen konkordato çerçevesinde hazırlanan projeye ilişkin onay verip vermeyecekleri belli olacaktır[19]. İİK m.302/4 çerçevesinde “oylama” ifadesi kullanılsa da toplantı kapsamında bir teknik olarak bir oylamadan söz edilemeyecektir[20]. Toplantı kapsamında alacaklılar yalnızca projeye onay verdiklerine dair kabul veya reddettiklerine dair red beyanlarını ileri sürmektedir[21].

a. Kabul veya Red Beyanı İleri Sürebilecek Alacaklılar

Alacaklılar toplantısında konkordato projesinin onaylanması aşamasında kabul veya red beyanı ileri sürebilecek alacaklılar, kural olarak, bilançoya kayıtlı olan alacaklılardır[22]. Ancak bununla birlikte, İİK m.299 kapsamında bilançoda kayıtlı olmasa da alacağını bildirmiş alacakların alacaklıları da kabul veya red beyanında bulunabileceklerdir[23]. Bilançoda adı yazılı olmayan ve alacağını İİK m.299 hükmü gereği ileri sürmemiş olan alacaklılar, alacaklılar toplantısına katılabilseler de projenin onaylanmasında kabul veya red beyanında bulunamayacaklardır[24]. Fakat bazı yazarlarca alacağını süresi içinde bildirmemiş olsa bile alacağı resmi nitelik taşıyan siciller eliyle tespit edilebilen alacaklıların da oy verme hakkı olduğu kabul edilmelidir[25]. Alacak bildirim süresi geçtikten sonra kambiyo senedini ciro yoluyla elde eden alacaklının/hamilin durumunun ne olacağı üzerinde de durulması gerekmektedir. Borçlu tarafından keşide edilerek lehtara verilen kambiyo senetleri, alacak bildirim süresi geçtikten sonra dolaşıma sokulabilir ve bu kambiyo senedini elinde bulunduran yetkili hamil alacaklılar toplantısında Lehtarın, borçlunun ticari defterlerinde alacaklı olarak kayıtlı olması ya da süresi içerisinde alacak kaydı yaptırması şartıyla oy kullanabilecektir. Konkordato komiseri tarafından hazırlanacak alacaklı listesinde her ne kadar lehtar gözükse de yetkili hamilin -kambiyo senedini de ibraz etmek suretiyle- toplantıya gelip oy kullanmak istemesi halinde komiser heyeti nisap listesinde yer alan lehtarın yerine yetkili hamile oy kullandıracaktır.

Bununla beraber İİK m.302/4 hükmü kapsamında oylamada oy kullanabilecek olan alacaklılar yalnızca konkordato projesinden etkilenen alacaklılar olacaktır. Ancak kanun koyucu bazı alacaklılar için özel bir düzenleme getirerek konkordato projesine onay veremeyeceklerini ayrıca düzenlemiştir.

İİK m.302/4 kapsamında İİK m.206’da düzenlenen ve hükümde birinci sırada yer alan imtiyazlı alacaklıların oy kullanma hakkı bulunmamaktadır. Kanun koyucu tarafından bu hükmün ortaya konulma nedeni İİK m.308/c’nin 3.fıkrasında ifade edildiği üzere imtiyazlı alacaklıların konkordatodan etkilenmeyecek olmasıdır[26]. Keza, İİK kapsamında imtiyazlı alacaklılar bakımından İİK m.294/2 çerçevesinde takip yasağından muafiyet ve İİK m.305/1,d hükmü gereği borçlu tarafından birinci sıra imtiyazlı alacaklıların alacakları için teminat getirme zorunluluğu getirilerek bir koruma da sağlanmıştır[27]. Bu kapsamda, İİK m.302/4 hükmü yorumlanırken, kanun gereği birinci sırada bulunan imtiyazlı alacaklıların oy hakkının olmadığından söz edilecek diğer sıralarda yer alan alacaklıların ise oy hakkının varlığı mümkün olacaktır[28]. Fakat birinci sıra imtiyazlı alacaklı, eğer alacağından açıkça feragat etmekteyse o halde oy hakkının varlığından söz edilebilecektir[29].

Birinci sıra imtiyazlı alacaklılar dışında İİK m.302/4 çerçevesinde oy hakkı bulunmayan bir diğer grup ise borçlunun kanunda sayılan yakınlarıdır. Bu kapsamda borçlunun eşi ve çocuğu ile kendisinin ve evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi eşinin annesi, babası ve kardeşi eğer borçludan alacaklı ise projeye kabul veya red beyanında bulunamayacaklardır[30]. İlgili hükümde dikkat çeken husus borçlunun yakınları sayılırken borçlunun evlilik bağı ortadan kalkmış eşinin bizatihi sayılmamasıdır. Kanaatimizce bu durum, kanun yapım aşamasında unutulmuş bir durumdur. Aksi takdirde kanun koyucunun borçlunun eski eşinin annesi, babası ve kardeşini oy hakkından mahrum bırakırken eski eşini bu kapsam dışı bırakması beklenemeyecektir[31].

Kanun koyucu birinci sıra imtiyazlı alacaklılar ve borçlunun yakınları haricinde bazı alacaklılar bakımından da özel düzenlemeler getirmiştir. Bu çerçevede İİK m.302/5 kapsamında rehinli alacaklılar, alacaklarının rehinle karşılanan kısmı harici için oy hakkına sahip olacaklardır. Rehin alacaklısı, rehin hakkında feragat ederse, artık oy hakkına sahip olabilecek ve hem alacak hem de alacaklı olma yönünden hesaba katılacaktır[32]. Bununla beraber, şayet üçüncü kişi rehni tesis etmişse bu durumda rehin alacağının hesaba katılması gerekecektir[33].

Çekişmeli veya geciktirici şarta bağlı olan ya da vadesi belirsiz olan alacakların alacaklıları için ise hesaba katılıp katılmayacakları İİK m.302/6 hükmü gereği mahkemenin karar vermesine bağlıdır. Öztek/Tunç Yücel’e göre mahkeme çekişmeli veya geciktirici şarta bağlı olan ya da vadesi belirsiz olan alacakların alacaklılarının oy hakkı bulunup bulunmadığına dair detaylı bir inceleme yapmamalı; incelemeyi ancak oy hakkı bakımından gerçekleştirmelidir[34].

Hükümde bahsedilmese bile 6183 sayılı Kanun’a tabi olan amme alacakları için de oy hakkı bulunup bulunmadığı ayrıca incelenmeye değer bir husustur. İİK m.302 çerçevesinde 6183 sayılı Kanun’a tabi amme alacakları için herhangi bir husustan söz edilmemektedir. Ancak bu durumun bir eksiklik olduğu ve kanun tasarısı sırasında unutulduğu da tarafından dile getirilmektedir[35]. Bununla birlikte kanunda açıkça sayılmasa da Atalı/Ermenek/Erdoğan’a göre İİK m.302/4 çerçevesinde projeden etkilenen alacaklıların oy kullanabileceği ifade edildiği için 6183 sayılı Kanun’a tabi olan amme alacakları için oy hakkının bulunmadığından söz etmek mümkündür[36]. Kanaatimizce de amme alacaklarından 6183’e tabi olan alacaklar bakımından oy hakkının mümkün olmadığından söz etmek mümkün olacaktır.

Bununla beraber, adi ortaklık alacağı sebebiyle ortakların alacaklılar toplantısında kabul veya red beyanı ileri sürüp süremeyecekleri tartışmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen bir uyuşmazlıkta adi ortaklığın oy hakkı bakımından İİK m.302 hükmü çerçevesinde oy kullanamayacak olanların, sınırlı sayıda olacak şekilde[37], sayıldığı, adi ortaklığın bir ortağının davacı olarak konkordato talep etmesi halinde diğer ortakların oy kullanmasu halinde borçlunun bizzat alacaklılar toplantısında oy kullanması sonucunun doğacağı, bu durumun ise alacaklılar arasında eşitsizlik oluşturduğu ve iyiniyetli hareket edilmediği gibi gerekçelerle konkordato talep eden şirket veya ortaklarını konkordato talebinde bulunan şirketlerin oluşturduğu adi ortaklıklara oy hakkı tanınmasının yerinde olmadığı görüşündedir.[38]

b. Konkordato Projesinin Onaylanması İçin Aranan Çoğunluk ve Konkordatonun Onaylanması

İİK m.302/2 kapsamında konkordato projesinin iki halde kabul edilmiş sayılacağı belirtilmiştir. Ancak bu iki seçenek özelinde de kanun koyucu hem alacaklı hem alacak bakımından bir çoğunluğun sağlanması gerektiğine vurgu yapmaktadır[39]. Hükümde bahsedilen ilk seçenek, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını aşan bir çoğunluk tarafından imza edilerek kabul edilmesi halidir. Hükme göre, konkordatoya onay veren alacaklıların yarısının kabul etmesi ve toplam alacağın yarısının aşılması halinde çoğunluk sağlanmış olacaktır. İkinci seçenek ise kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edilerek kabul edilmesidir[40]. Bu seçenek kapsamında ise görüldüğü üzere özel bir nisap aranmaktadır. Pekcanıtez/Erdönmez’e göre kanun koyucu tarafından burada hedeflenen amaç bazı alacaklıların konkordatonun kabul edilmesini engellemelerini ortadan kaldırmaktadır[41].

Bununla beraber, alacak veya alacaklı hesabında bazı özel durumlar da söz konusu olabilir. Bu çerçevede, borçlunun bir alacaklısının birden fazla alacağının olması durumunda, alacaklı tek bir alacaklı olarak değerlendirilecek ancak birden fazla alacağı olması sebebiyle alacakları ayrı ayrı hesaba katılacaktır. Keza, alacaklının konkordato mühleti sonrasında alacağını temlik etmesi halinde çoğunluğun hesabında bu kişilerin iki kişi mi yoksa tek kişi mi olarak dikkate alınacağı ayrıca irdelenmelidir[42]. Belirtmek gerekir ki bu konu doktrinde oldukça tartışmalıdır[43].

Konkordato mühleti sonrası alacağın bir kısmının temlik edilmesi halinde, Kuru’ya göre, çoğunluk hesabında alacaklı tek bir kişi olarak kabul edilmelidir[44]. Ancak, bu durumda dikkat edilmesi gereken husus, alacağın temlikinin alacaklı çoğunluğunu sağlamak için yapılıp yapılmadığıdır. Eğer, alacağın temliki alacaklı çoğunluğunu sağlamak için yapılmış ise artık hakkın kötüye kullanılmasından söz edilecektir. Fakat nihayetinde Kuru’ya göre, bu durumun ispatı oldukça güçtür ve bu nedenle alacağın temlikinde alacağı temlik edeni alacaklı olarak kabul etmek gerekmektedir.[45]

Tanrıver/Deynekli’ye göre ise, konkordato mühleti verilmesinden sonra alacak kısmi olarak temlik edilmişse, bu durumda konkordato borçlusunun veya diğer alacaklıların yapılan işleme karşı, alacaklı çoğunluğunun sağlanması için muvazaalı bir işlem gerçekleştirildiği gerekçesine dayanarak Mahkemeye başvurması daha yerinde olacaktır[46]. Altay/Eskiocak ise, alacağın temliklerinde bütünsel bir yaklaşım sergilenmemeli aksine, alacağın parçalara ayrılarak temlik edilip edilmediği öncelikle değerlendirilmelidir. Alacağın parçalara ayrılarak temlik edilmesi halinde her bir alacak bakımından birbirinden bağımsız oy hakkı olduğundan söz edilmeli; ancak çoğunluğun sağlanması için alacağın temlik edildiğinin tespiti halinde tüm oyların tek oy olarak kabul edilmesi gerekmektedir.[47]

Sarısözen’e göre ise alacağın temlikinin gerçekleşmesi halinde, başlangıçtan itibaren tek bir oydan söz etmek yerinde olmayacaktır. Bu durumun aksine, her bir alacak için ayrı ayrı oy tanınmalı ancak çoğunluğun sağlanması için temlik yapıldığı ispat edilirse o halde alacakların tek bir oy sayılması yolu tercih edilmelidir.[48]

Kanaatimizce, alacağın temlik edilmesi halinde somut olaydaki duruma göre hareket etmek gerekecektir.[49] Eğer alacak kısmi olarak temlik edildiyse o halde katı bir bakış açısıyla hareket edilerek tek bir oydan bahsetmemek yerinde olacaktır. Elbette ki bu işlemin çoğunluğun hesabının sağlanması için yapılması somut olay içerisinde mümkündür. Ancak bu durumun ispatının zor olduğundan yola çıkılarak, başlangıçta böyle bir ihtimalinin varlığını düşünerek hareket etmek isabetli olmayacaktır. Bu durum ancak bir ispat problemidir. İspatın zor olması üzerine, alacağın temlikinin çoğunluğun hesabı için gerçekleştirildiğini söylemek bir nevi iyiniyet kuralına da zıtlık gösterecektir. Hatta bir nevi, alacağı temlik eden ve temlik alan tarafı iyiniyetli olduklarını ispatlamak zorunda kalınacaktır. Neticede, kanaatimizce, alacağın kısmi temliki halinde çoğunluğun hesabında temlik işleminin gözönünde bulundurularak hareket edilmesi isabetli olacaktır.

Hükümde bahsedilen iki seçenekten birinin gerçekleşmesi halinde konkordatonun onaylanmasından bahsedilecektir. Ancak burada teknik olarak bir oylamanın olmaması sebebiyle alacaklıların kabul veya red beyanlarını içeren bir tutanağın tutulması gerekir. Bu kapsamda alacaklılar beyanlarına dair imza atmak zorundadır. İİK m.302/7 hükmü gereği toplantı bitiminde imzaların atılması gerekse de toplantı bitimini takip eden yedi gün içerisinde de kabul beyanlarını ileri sürebileceklerdir[50]. Fakat projeyi kabul etmeyen alacaklılar kabul etmediklerini beyan etmek mecburiyetinde de değillerdir[51]. Diğer bir ifadeyle, alacaklı oy kullanmadıysa veya red yönünde oy kullandıysa bile bunu ayrıca imzalamak zorunda değildir[52].

Kabul veya red beyanı veren alacaklıların beyanlarını değiştirip değiştiremeyecekleri ayrıca inceleme konusu olabilir. Bu çerçevede, toplantı esnasında kabul beyanında bulunan alacaklının toplantıdan sonra beyanını değiştiremeyeceği ve kabulüyle bağlı olacağı doktrinde bazı yazarlarca kabul görmektedir[53]. Kanaatimizce de toplantı esnasında projeyi onaylayan alacaklının daha sonrasında bu beyanından vazgeçmesi mümkün olmamalıdır. Bununla birlikte, red beyanı veren alacaklının toplantından sonra ve yedi günlük iltihak süresi içerisinde beyanını değiştirerek konkordato projesine onay vermesi söz konusu olabilecektir.

Konkordato projesinin onaylanması ve iltihak süresinin de sona ermesi ile birlikte konkordato komiseri sürenin bitiminden itibaren en geç yedi gün içinde konkordatoya dair bütün belgeleri, projenin kabul edilip edilmediğine ve onaylanmasının uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu mahkemeye İİK m.302/son hükmü gereğince sunmak zorundadır.

Konkordato projesinin alacaklılar toplantısında kabul edilmesinin konkordatonun tasdiki bakımından bir bağlayıcılığı bulunmayacaktır. Her ne kadar İİK m.305 hükmü çerçevesinde tasdik şartlarından biri alacaklılar toplantısında kanunda öngörülen çoğunluğun sağlanmış olması olsa da mahkeme alacaklılar toplantısındaki kabulle bağlı olmayarak diğer şartları da göz önünde tutacak ve tasdik kararını verecektir. Ancak bununla birlikte, konkordatonun alacaklılar toplantısında reddedilmesi ihtimalinde İİK m.305 hükmü çerçevesince nasıl hareket edeceği ayrıca değerlendirmeye de değerdir.

İİK m.305’e hükmü incelendiğinde, İİK m.305/1’in ilk cümlesinde kanun koyucu tarafından açıkça toplantı ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesine atıf yapılırken aynı fıkranın c bendinde konkordato projesinin İİK m.302’de öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması da konkordatonun tasdiki bakımından bir şart olarak zikredilmektedir[54]. İİK m.305/1’de sayılan bendlerin gerçekleşmesi halinde konkordatonun tasdikinin mümkün olduğu da hükmün lafzından oldukça net biçimde anlaşılmaktadır. Nihayetinde, alacaklılar toplantısında alacaklıların reddetmiş olduğu konkordato projesinin mevcudiyeti, konkordatonun tasdikine de engel olacaktır. Diğer bir ifadeyle, alacaklılar toplantısında reddedilen bir konkordato projesi varsa o halde konkordatonun tasdiki mümkün olamayacaktır.

B. Sonuç

Adi konkordato süreci içerisinde hazırlanan konkordato projesinin alacaklılar toplantısında müzakere edilerek onaylanması amaçlanmaktadır. Bu toplantıya gidilen yolda öncelikli olarak konkordato komiserinin İİK m.288’e uygun olarak bir ilan yapması ve alacaklıları toplantıya davet etmesi gerekmektedir. Bu ilandan itibaren toplantı günü en az on beş gün sonra yapılmak zorundadır. İlanın aynı zamanda birer suretinin iadeli taahhütlü mektup ile alacaklılara da gönderilmesi isabetli olacaktır.

Alacaklılar toplantısı ilanının yapılmasının akabinde alacaklılar toplantısı gerçekleştirilecek ve bu toplantıya konkordato komiseri başkanlık edecektir. Komiser, toplantıda bulunan alacaklılara borçlunun durumu hakkında da bilgi vermesi gerekmektedir. Projenin görüşüleceği toplantıda, borçlunun durumunun ortaya konması ve proje hakkında bilgilendirmenin en doğru biçimde gerçekleştirilebilmesi için de İİK çerçevesinde borçlu toplantıda hazır bulunmak zorundadır.

Konkordato projesinin onaylanmasına ilişkin olarak İİK kapsamında yalnızca projeden etkilenen alacaklılar oy kullanabilecektir. Burada ayrıca belirtmek gerekir ki İİK m.299 hükmü gereği projeden etkilenen alacaklıların ancak bilançoda kayıtlı olması veya bilançoda kayıtlı olmasa bile süresi içinde alacağını bildirmiş olması halinde oy kullanabilmesi mümkün olacaktır. Bununla birlikte İİK m.302 bazı alacaklılar bakımından da özel düzenlemeler getirmiştir. Bu kapsamda birinci sıra imtiyazlı alacaklılar ile borçlunun kanunda sayılan yakınları oy kullanamayacaklardır. Benzer şekilde rehinle temin edilmiş olan alacakların da teminatsız kalan kısımları ancak hesaba katılacaktır. Çekişmeli veya geciktirici şarta bağlı ya da belirsiz vadeye tabi olan alacakların hesaba katılıp katılmayacakları da mahkeme kararı neticesinde belirlenecektir.

Alacaklılar toplantısında alacakların projeyi kabul etmeleri veya reddetmeleri halinde müzakereler neticesinde hazırlanan tutanağı derhal imzalamaları gerekir. Fakat belirtmek gerekir ki İİK kapsamında projeye katılma için bir süre de tayın edilmiştir. Bu kapsamda toplantının bitimini takip eden yedi gün içinde de alacaklılar projeyi onaylayabileceklerdir.

İltihak süresinin sona ermesinden itibaren konkordato komiseri konkordatoya dair bütün belgelerle birlikte, alacaklılar toplantısında projenin kabul edilip edilmediğine ilişkin tutanağı ve projenin onaylanmasının uygun olup olmadığına dair görüşünü de gerekçeli bir şekilde mahkemeye sunmak zorundadır.


This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent