Ticari Vekil veya Temsilcinin İzinsiz Marka Tescillerine Karşı Hukuki Yollar

02.09.2025

Contents

Marka sahipleri, markalarını diğer pazarlara tanıtmak veya hâlihazırda bulundukları pazarda ön plana çıkabilmek için markalarının kullanımını üçüncü kişilere bırakabilmektedir. Bu şekilde, marka sahipleri daha az sermaye ve uğraşla markalarının daha kolay bir şekilde ticari dağıtımı ve pazarlanması için imkânlar elde edebilmektedir.

Ticari hayat içinde, çeşitli sıfatlarla gerçek hak sahibinin izniyle markayı kullanan ticari vekil ve temsilcilerin, uygulamada hak sahibinin verdiği iznin dışına çıkarak ilgili markanın kendi adlarına tescili için başvuruda bulundukları görülmektedir. Bu durum en çok, yurtdışında yerleşik şirketlerin markalarını bir başkasına Türkiye’de ticari olarak kullanmaları için izin verdikleri hallerde; ilgili kişinin markayı kendi adına tescil ettirmesi şeklinde ortaya çıkar.  

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) m. 6/2 ve m. 10 hükümlerinde, ticari vekil veya temsilcinin, izinsiz marka başvurusu yapması veya tescili yapması halinde başvurulabilecek hukuki yolları açıkça düzenlenmiş durumdadır.

Ticari Vekil veya Temsilci Kimdir?

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 547 uyarınca “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.”[1]

TBK 551 uyarınca ise “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.”[2]

Ancak, Sınai Mülkiyet Kanunu m. 6/2 ve m. 10 hükümlerinde yer alan “ticari vekil ve temsilci” ibarelerinin, sadece TBK’daki anlamlarıyla sınırlı yorumlanmaması gerektiği; vekâlet, hizmet, franchise, acentelik veya tek satıcılık sözleşmeleri kapsamında hareket eden kişileri de kapsaması gerektiği öğretide ifade edilmektedir.[3]

İzinsiz Yapılan Marka Başvurusu ve Marka Tesciline Karşı Hukuki Yollar

SMK m. 6/2’de, ticari vekil veya temsilcinin marka sahibinin izni olmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kendi adına tescil ettirmesi bir nispi ret sebebi olarak düzenlenmiştir. Buna göre, ticari vekil veya temsilcinin yaptığı izinsiz marka başvurusu henüz tescil edilmemişse ve Resmî Marka Bülteni’nde yayımlanmasının üzerinden 2 ay geçmemişse, bu başvuruya itiraz edilebilir. Bu sayede dava yoluna gitmeden markanın tescili engellenebilir. Hükümde, başvurulan mal ve hizmetler bakımından bir sınırlamaya gidilmemiştir. Bu sebeple, itirazın kabulü halinde, başvuru tüm mal ve hizmetler yönünden reddedilmelidir.

Bunun yanında, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir sebep olmaksızın markayı kendi adına tescil ettirmek istemesi kötü niyet olarak değerlendirilebileceğinden, SMK m. 6/9’a dayanılarak da başvuruya itiraz edilebilir.

Eğer, ticari vekil veya temsilci tarafından yapılan izinsiz marka başvurusu tescil edilmişse, marka sahibi, SMK m. 25 uyarınca, SMK m. 6/2 ve 6/9 hükümlerine dayarak tescilli markaya karşı hükümsüzlük davası açılabilir.

Öte yandan, SMK m. 10’da, marka sahibinin izni olmaksızın markanın ticari vekil veya temsilci tarafından tescil edilmesi halinde, marka sahibinin mahkemeden markanın kullanımının yasaklanması veya marka tescilinin kendisine devri talep edilebileceği ifade edilmektedir.

Bu durum halde, ticari vekil veya temsilcinin başvuru ve tescilleri karşı şu hukuki yollara başvurulabilir:

Şema 1

Marka Hakkının Devrine İlişkin Mahkeme Kararı

Çeşitli yargı kararlarında, ticari temsilci veya vekilin marka sahibinin izni olmaksızın benzer marka tescili gerçekleştirmesi halinde, ya SMK m. 6/2’ye dayanarak hükümsüzlük davası açılabileceği ya da SMK m. 10’a dayanarak devrin talep edilebileceği belirtilmektedir:

SMK’nin 10. maddesindeki bu düzenlemeye göre devir kararı verilebilmesi için ticari vekil veya temsilci tarafından tescil edilen markanın, marka sahibinin markası ile aynı ya da ona ayniyet derecesinde benzer olması gerekli…”

Yargıtay 11. HD., E. 2023/4059, K. 2024/6401, T. 16.9.2024

Kararda da dikkat çekildiği üzere, devir kararı verilebilmesi izinsiz tescil edilen markanın, marka sahibinin markası ile aynı veya ayniyet derecesinde benzer olması gerekmektedir. Eğer ayniyet derecesinde bir benzerlik yoksa, markanın devri talep edilmemelidir. Ticari vekil veya temsilci tarafından tescil edilen marka yine de bir benzerlik içeriyorsa, kötüniyet gibi diğer nisbi ret sebepleri değerlendirilerek bir hükümsüzlük davası açılması düşünülebilir.

…taraflar arasında münhasır satıcılık sözleşmesi imzalandığı gözetildiğinde, davalı şirket ile davacı şirket arasında ticari bir ilişki bulunduğu, davalının, davacı tarafın ticari vekili/temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği… marka tescilinde herhangi bir haklı nedeninin tespit edilemediği…

Ankara 3. FSHHM, E. 2022/536, K. 2023/275, T. 28.9.2023

Bu kararda taraflar arasındaki satıcılık sözleşmesi, davalının ticari vekili/temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği şeklinde yorumlanmıştır.

Her ne kadar davacı vekili, SMK’nun 10. maddesindeki ticari temsilci veya vekil ibaresinin geniş yorumlanması gerektiğini ileri sürmüşse de, taraflar arasındaki ilişkinin ticari vekillik değil fason üretim olduğu gerekçesiyle devir talebinin reddi yerindedir.

— İstanbul BAM, 16. HD., E. 2022/971 K. 2024/656 T. 4.4.2024

Bu kararda ise, davalının fason üretim yapması ticari vekil ilişki kapsamında değerlendirilmemiş ve istinaf talebi reddedilmiştir. Davacının öncelikli amacı, markanın devralınması ise, ancak ilişkinin ticari vekil veya temsilci olarak değerlendirileceği konusunda şüphe varsa, terditli olarak hükümsüzlük davası açmak da bir strateji olarak değerlendirilebilir.

Sonuç

SMK m. 10 ve SMK m. 6/2 benzer şartlara dayanır: Marka sahibi ile ticari vekil/temsilci arasında bir ilişkinin bulunması ve bu kişinin izinsiz şekilde aynı veya ayırt edilemeyecek bir marka başvurusu yapması gerekir. Bu durumda marka sahibinin farklı hukuki yolları bulunmaktadır.

Süre içinde başvuru hâlâ yayımdaysa, itiraz en etkili yoldur. Ancak süre geçmişse ve tescil gerçekleşmişse, hükümsüzlük davası yerine, SMK m. 10 uyarınca devir talep edilmesi marka sahibi için daha avantajlı olabilir. Böylece, hak sahibi aynı marka için ikinci bir başvuru yapmak zorunda kalmadan doğrudan tescil hakkını elde edebilir.


[1] Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku (27. Baskı, Banka Ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü 2021) s. 185 vd.

[2] Arkan (no. 2) s. 198 vd.

[3] Arkan (no. 2) s. 309; Cahit Suluk, Rauf Karasu, Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku (5. Baskı, Seçkin 2021) s. 187; Çolak (no. 1) s. 448.

This website is available “as is. Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.

The content and materials published on this website are provided for informational purposes only and should not be used as a legal opinion in any way. This website and the information contained are not intended to establish an attorney-client relationship.
th
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent