Türk Patent Hukukunda Önceki Kullanımdan Doğan Hak İstisnası

25.03.2024

Patentler fikri mülkiyet korumasının çok önemli bir parçası olarak, buluş sahiplerinin haklarını korurken, bir yandan da yenilik ve yaratıcılığı teşvik etmektedir. Patentler buluş sahiplerine sınırlı bir süre için münhasır haklar tanımakta olup, bu kapsamda patent sahibi, koruma süresi boyunca buluşuyla ilgili çeşitli haklara ve imtiyazlara sahip olmaktadır ve buluşunu ticari olarak kullanmak veya başkalarına lisanslamanın yanı sıra, söz konusu buluşu üçüncü kişilerin kullanmasını engelleme hakkına da sahiptir.

Patent sahibine tanınan hakların kapsamı, hak sahibinin ve kamunun menfaatleri arasında bir denge kurmak için belirli istisna ve sınırlamalar çerçevesinde belirlenmiştir. Örneğin, zorunlu lisans ve Bolar istinası, buluş sahibinin haklarını korurken rekabetin ve gerekli teknolojilere erişim gibi temel kamu menfaatlerinin korunması için uygulama alanı bulmaktadır.

Bu istisnalardan bir diğeri ise 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun ("SMK") 87. maddesi kapsamında düzenlenen önceki kullanımdan doğan hak istisnasıdır. Bu makale, Türk patent hukuku bağlamında, önceki kullanımdan doğan hak istisnasına, bu istisnanın önemi ve sonuçlarına açıklık getirmeyi amaçlamaktadır.

SMK’nın 87. maddesi kapsamında başvuru tarihinde veya bu tarihten önce buluşu iyiniyetli olarak ülke içinde kullanmakta olan veya kullanım için ciddi ve gerçek tedbirler almış kişilere karşı, patent konusu buluşu aynı şekilde kullanmaya devam etmelerini veya alınmış tedbirlere uygun olarak kullanmaya başlamalarını, patent başvurusu veya patent sahibinin önleme hakkı yoktur.

Ancak söz konusu kişilerin patent konusu buluşu kullanmaya devam etmeleri veya alınmış tedbirlere uygun kullanımları, sahip oldukları işletmenin makul ihtiyaçlarını giderecek ölçüde olabilir. Önceki kullanımdan doğan hak lisans verilmesi suretiyle ve bu hak ancak işletme ile birlikte devredilebilir.

Bu durum tipik olarak, üçüncü bir kişinin patent başvurusunun yapıldığı tarihten veya başvurunun rüçhan tarihinden önce buluşu kamuya açıklamadan kendi faaliyetleri ile sınırlı olarak kullanması veya bu yönde ciddi hazırlık yapması halinde ortaya çıkar. Uygulamada, çeşitli ticari ve ekonomik nedenlerden dolayı, buluş sahipleri her bir buluş için patent korumasından faydalanmayı tercih etmeyebilir. Bu, örneğin, buluş sahibinin patent koruması için başvuruda bulunacak ekonomik imkanlardan yoksun olması veya patent koruması yerine ticari sırlara öncelik veren bir iş stratejisi benimsemesi durumunda ortaya çıkabilir.

Önceki kullanımdan doğan hak istisnası, bu üçüncü kişilerin buluşla ilgili olarak yaptıkları yatırımları da koruyarak buluşu kullanmaya devam etmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.

Önceki Kullanımdan Doğan Hak İstisnasının Uygulanmasının Koşulları Nelerdir?

Önceki kullanımdan doğan hak istisnası, patent sahibine tanınan münhasır hakların bir istisnası olduğu için, sınırlı bir kapsamda ve belirli koşulların varlığına bağlı kısıtlı bir hak sağlar. Bu koşullardan bazıları açık olmakla birlikte, diğerleri lafızları itibarıyla yoruma daha açıktır.

Bu şartlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1. Buluşun kullanımı veya kullanımına yönelik ciddi ve gerçek tedbirler patentin başvuru veya rüçhan tarihinden önce alınmış olmalıdır:

Belirtmek gerekir ki, Sınai Mülkiyet Kanunu önceki kullanımın zamanlamasını belirlemek için patentin başvuru tarihinden bahsetmiş olsa bile, bu maddeyi başvuru tarihi veya varsa rüçhan tarihi olarak yorumlamak makul olmaktadır.

Hangi fiillerin "başvurunun kullanımı" olarak değerlendirileceği konusundaysa; kullanımın buluşun önceki kullanıcı tarafından ticari olarak kullanılması anlamına gelmekte olduğu ve aksi takdirde patent ihlali teşkil edecek fiiller olduğu belirtilmektedir.

Bununla birlikte, düzenlemenin kendisi kullanım için ciddi ve gerçek tedbirler kavramını tanımlamamakta ve hangi girişimlerin bu kapsamda değerlendirileceğine ilişkin herhangi bir örnek içermemektedir. Bu durum, söz konusu koşulların her bir olay özelinde değerlendirilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Genel anlamda ise, bu girişimlerin temel olarak buluşu uygulamaya koymak ve kullanmak için yeterli girişimler olarak tanımlanması mümkündür. Örneğin, atölye çizimlerinin ve modellerin hazırlanması gibi somut faaliyetler ile üretici ile yapılan nihai sözleşmeler ciddi girişimler olarak kabul edilebilir. Öte yandan, laboratuvar testleri gibi tamamen deneysel veya somut olmayan hazırlık faaliyetleri ciddi bir girişim olarak değerlendirilmeyecektir.

2. Önceki kullanım Türkiye'de gerçekleşmelidir:

Yasa koyucu önceki kullanımın kapsamını bölgesel olarak sınırlandırmıştır, yani önceki kullanımın Türkiye'de gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, örneğin, yabancı bir şirketin yurt dışındaki kullanımı Türkiye'deki iştiraki için bir istisna dayanağı oluşturamayacaktır.

3. Kullanım veya alınan tedbirler iyi niyetle gerçekleştirilmelidir:

Önceki kullanımdan doğan hak istisnası bağlamında iyi niyet, buluşun önceki kullanıcı tarafından patent sahibinden bağımsız olarak ve bir patent başvurusunda talep edilen buluşun içeriğini bilmeden geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Örneğin, bir teknoloji şirketinde çalışan bir kişinin görevi gereği patent konusu buluşa ilişkin teknik bilgiye sahip olması halinde, buluşu kullanması iyi niyetli olmayacaktır. Kötü niyet sübjektif bir inceleme gerektirdiğinden vaka bazında inceleme yapılmalıdır. Genel kural olarak, patent sahibi tarafından herhangi bir şekilde kamuya açıklama niyeti olmaksızın ve buluşun tartışılması, değerlendirilmesi gibi amaçlarla bilgi sağlanmışsa önceki kullanıcının iyi niyetli davranmadığı sonucuna varılabilir.

Önceki Kullanımdan Doğan Hak İstisnasının Sınırları Nelerdir?

SMK’nın 87. Maddesinde belirtildiği üzere, istisnalar dar yorumlanmalıdır ve önceki kullanıcının eylemlerine yalnızca işletmenin makul ihtiyaçları karşılandığı ölçüde izin verilmektedir. Ancak "makul ihtiyacın tanımı ve kapsamı konusunda soru işaretleri bulunmaktadır.

Basitçe ifade edildiğinde, kullanım bir işletmenin olağan varlığı için gerekli ise bu işletme için makul bir ihtiyaçtır. Diğer yargı alanlarından farklı olarak, yasa koyucu, önceki kullanıcının buluşu aşırı kullanmasını önlemek için "makul" terimini seçmiştir. Ancak "makul ihtiyaç" kavramı her somut olay için kendi koşulları içerisinde belirlenmelidir.

Makul ihtiyaç kavramı içerisinde, kullanım türünün veya miktarının zaman içinde değişip değişmeyeceği de başka bir sorun olabilecektir. Bu noktada, ülkemizde yasal düzenlemeler diğer ülkelerin aksine sessiz kalmakta olup, bu durum herhangi bir değişikliğin bir işletmenin makul ihtiyacı kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmasını doğurmaktadır.

Genel olarak, bu değişiklikler esaslı olmadığı ve işletmenin niteliğini veya türünü değiştirmediği sürece önceki kullanıcının önceki kullanım türüyle bağlı olmadığı kabul edilmektedir. Örneğin, sadece ürünü satan ancak aynı zamanda ürünü üretmek için ciddi hazırlıkları olan bir önceki kullanıcı ürünü üretmeye başlayabilir. Ancak, bir şirket buluşu sadece kendi işinin akışı için kullanmaktaysa, önceki kullanım istisnası kapsamında seri üretime geçip üçüncü taraflara satmaya başlayamayacağı düşünülmektedir.

Kullanımın miktarının da makul olduğu sürece değiştirilebilir olduğu, zira kanunda herhangi bir sayısal sınırlama bulunmadığı görülmektedir.

Dolayısıyla genel kural, önceki kullanıcının "aynı şekilde" veya o zamana kadar yapılan hazırlıklara göre ve makul ihtiyaç çerçevesinde ne yapıyorsa aynı fiillere devam etmesine izin vermek olmalıdır.

Önceki kullanıcının kullandığı buluşu değiştirme hakkına sahip olup olmayacağı ve önceki kullanım istisnasına hak kazandığı sırada sahip olduğu buluşun tek uygulamasıyla bağlı olup olmadığı da tartışmaya açıktır. Bu bağlamda, önceki kullanım hakkının, önceki kullanıcının buluşu ekonomik olarak makul bir şekilde kullanamayacağı kadar dar yorumlanamayacağı açıktır. Almanya Federal Adalet Mahkemesi'nin bir kararında[1] belirtildiği üzere, bir patentin teknik öğretisinin, buluşun teknik ve ticari faydalarını nicelik veya nitelik olarak farklı şekillerde gerçekleştiren alternatifleri de kapsayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, her ihtimalde, önceki kullanıcının bu alternatiflerden yalnızca birkaçı hakkında bilgi sahibi olduğu ve bunları kullandığı göz önünde bulundurulduğunda, patent sahibinin zararına olacak şekilde önceki kullanıcıya tüm bu alternatiflere erişim hakkı tanınması makul değerlendirilemeyecektir. Bu nedenle, patentli buluşun daha önceki kullanımla elde edilmemiş ve patent kapsamında yer alan ek bir avantajı kullanması halinde, başka uygulamalara izin verilmemesi makul olacaktır.

Önceki kullanımdan kaynaklanan hak istisnasına getirilen bir diğer sınırlama ise, lisans verilmesi mümkün olmayan ve sadece işletmenin devri ile devredilebilen bir hak sağlamasıdır. Ancak işletmenin sadece kısmen devredildiği veya devrin tasfiye yoluyla gerçekleştiği durumlara yönelik özel bir düzenleme hukukumuzda yer almamaktadır.

Birden fazla üretim tesisi olan ve coğrafi olarak farklı yerlerde bulunan birimlerden oluşan bir işletmenin tek bir işletme olarak kabul edilip edilemeyeceği ve halihazırda bu tesislerden sadece birinde veya bazılarında kullanılan buluşun, o işletmenin ihtiyaçları doğrultusunda diğer tesislerde de kullanılmasının ve dolayısıyla önceki kullanım istisnası kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı da tartışılabilir. Genel merkez ve diğer iş birimlerinin tek bir organizasyon içinde olması ve genel merkezden emir ve talimat alması halinde tüm bu birimler tek bir işletme olarak kabul edilebilir ve dolayısıyla önceki kullanım istisnası kapsamında değerlendirilebilir.

Türk Hukuku Uygulaması

Önceki kullanımdan doğan hak istisnasına ilişkin net olmayan konulara ışık tutacak çok fazla emsal karar henüz ülkemizde oluşmamıştır.

Yine de Yargıtay’ın bir kararında, önceki kullanım istisnası kavramı incelenmiştir. Davacı, patente konu edilmiş otomatik çay kurutma makinesinin davalı tarafından çeşitli fabrikalarda kullanıldığını ve patent haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Davalı ise, patent başvuru tarihinden önce makine için proje çizdirdiklerini ve fabrikada kurup aktif olarak kullandıklarını savunmuştur.

İlk derece mahkemesi, davalının faaliyetlerinin önceki kullanımdan doğan hak iddiasından yararlanmak için yeterli olduğunu ve buluşu kullanmak için ciddi girişimlerde bulunulduğunu kabul etmiştir. Bahsi geçen ilk derece mahkemesi kararı da Yargıtay tarafından onanmıştır.

Yargıtay, bir kamu iktisadi teşebbüsü olan davalının, önceki kullanımın sadece bir fabrikasında gerçekleşmiş olmasına rağmen, buluşu diğer tesislerinde kullanmaya devam edebileceğini değerlendirmiştir.

Arka planda belirtmek gerekir ki; kamu iktisadi teşebbüsleri, özel sektördeki benzerleri gibi, tüzel kişiliğe sahiptir, yani farklı yerlerde aynı alanda faaliyet gösteren birden fazla atölye veya fabrikaya sahip olabilirler. Bu nedenle, buluşun ilk kullanıldığı fabrikadan farklı fabrikalarda kullanılması da tüm fabrikaların tek bir işletmeye ait olması nedeniyle önceki kullanım istisnası kapsamında değerlendirilmiştir.

Hali hazırda, İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri önünde henüz karara bağlanmamış ve önceki kullanımdan doğan hak istisnasının tartışıldığı davalar da mevcuttur. Mahkemelerin vereceği kararlarla birlikte, Türkiye'deki uygulamada önceki kullanımdan doğan hak istisnası ilkesi bir nebze daha açıklığa kavuşabilecektir.

Sonuç

Türk patent hukukunda önceki kullanımdan doğan hak istisnası, iyi niyet çerçevesinde buluşu patent başvuru tarihinden önce kullanan kişilerin menfaatlerini korumak için önemli bir mekanizma sağlamaktadır. Yine de bu istisna dikkatli bir şekilde yorumlanmalı ve patentin aşırı kullanımını teşvik edecek veya patent haklarını pratik olarak uygulanamaz kılacak kadar geniş yorumlanmamalıdır.

Yasanın kendisi "makul" ve benzeri sübjektif terimler içerdiğinden ve buluşun uygulamasında yapılan değişiklikler gibi konuları düzenlemediğinden, bir kılavuz veya yönetmelik yoluyla daha fazla açıklığa kavuşturulması söz konusu istisnanın sınırlarına ve uygulamasına ışık tutabilecektir.



[1] Alman Federal Adalet Mahkemesi’nin 14 Mayıs 2019 tarihli X ZR 95/18 sayılı kararı. GRUR International tarafın yayımlanan 69(2), 2020, 168–173

This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent