Pay Devri Sözleşmelerinde Ayıptan Sorumluluk
Contents
- ÖZET
- I. GİRİŞ
- II. PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
- A. Sözleşmenin Konusu
- B. Sözleşmenin Niteliği
- III. AYIPTAN SORUMLULUK HÜKÜMLERİNİN PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNE UYGULANABİLİRLİĞİ
- IV. AYIP ŞARTLARININ PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNE UYARLANMASI
- A. Pay Devri Sözleşmelerinde Ayıp Türleri
- B. Pay Devri Sözleşmelerinde Ayıptan Sorumluluğun Şartları
- V. SONUÇ
ÖZET
Pay devri sözleşmeleri, şirketlerin ortaklık yapısını değiştiren ve hem alıcı hem de satıcı için önemli hukuki ve ekonomik sonuçlar doğuran sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerde devredilen payların hukuki veya ekonomik niteliklerindeki eksiklikler, yani ayıplar, taraflar arasında uyuşmazlıklara yol açabilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümleri, kural olarak tüm alım satım sözleşmeleri için geçerli olmakla birlikte, pay devri sözleşmelerine uygulanabilirliği doktrinde tartışmalı bir konudur. Bu makalede, öncelikle pay devri sözleşmelerinin hukuki niteliği incelenmekte, ardından ayıptan sorumluluk hükümlerinin uygulanabileceği sözleşme türleri ele alınmakta ve son olarak bu hükümlerin pay devri sözleşmelerine uygulanabilirliği değerlendirilerek konuya ilişkin güncel yaklaşımlar ve uygulama örnekleri incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Pay, Pay Devri Sözleşmesi, Şirket, Anonim Şirket, Ayıptan Sorumluluk, Pay Devri
I. GİRİŞ
Pay devri sözleşmesi, şirketlerde pay sahipliği yapısının değişmesine ve buna bağlı olarak zaman zaman yönetim kontrolünün el değiştirmesine neden olan temel hukuki işlemlerden biridir. Pay devriyle birlikte, yalnızca payın mülkiyeti değil, aynı zamanda paya bağlı mali haklar, yönetim hakları ve şirket üzerinde dolaylı bir ekonomik hakimiyet de el değiştirir. Bu nedenle, devredilen payların hukuki ve fiilî nitelikleri, şirketin mali durumu ve payın temsil ettiği hakların kapsamı taraflar açısından büyük önem taşır.
Uygulamada pay devri sözleşmeleri genellikle bir hak satışı olarak değerlendirilir. Ancak, devrin kapsamına ve niteliğine göre kimi durumlarda ayıptan sorumluluk hükümlerinin de uygulanabileceği kabul edilmektedir.[1] Bu doğrultuda, ayıptan sorumluluğun kapsamı ve uygulanma koşulları, sözleşmenin hukuki niteliği ile devrin oranı ve içeriğine göre farklılık gösterebilmektedir. Konuya ilişkin açık bir kanuni düzenlemenin bulunmaması, doktrinde ve yargı kararlarında farklı yorumların ortaya çıkmasına yol açarak uygulamada önemli bir belirsizlik yaratmaktadır.
II. PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
A. Sözleşmenin Konusu
Genel olarak satış sözleşmelerinin konusunu, eşyalar, haklar, parasal değere sahip ekonomik yararlar ve eşya veya hak toplulukları oluşturabilir.[2] Pay, hukuki niteliği itibarıyla bir hak olarak görüldüğünden[3], pay devri sözleşmelerinin çoğunlukla hak satışı kapsamında değerlendirileceği ileri sürülmektedir.[4] Pay devri sözleşmesinde satıcının borcu, şirket payını ve bu paydan doğan ortaklık haklarını alıcıya devretmektir. Bu çerçevede, payın yönetim ve malvarlığı hakları sağlaması, sermayenin bir parçasını oluşturması, piyasa değerinin bulunması ve devredilebilir nitelikte olması, onu satış sözleşmesine konu olabilecek ekonomik bir değer haline getirmektedir.
B. Sözleşmenin Niteliği
Pay devri sözleşmesinin hukuki niteliği konusunda iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Birinci görüşe göre, pay devri kural olarak hak satışı niteliğindedir. Bu durumda, ayıptan sorumluluk açısından, taşınır satışına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) madde 219 ve devamı hükümleri değil, hak satışına özgü TBK madde 191-193 hükümleri uygulanmalıdır.[5] İkinci görüş ise devrin kapsamı ve niteliğine göre değerlendirme yapılması gerektiğini savunur.[6] Özellikle devredilen payların şirkette hâkimiyet sağlayacak oranda olması veya şirketin tamamına yakınının devredilmesi halinde, devrin konusunun fiilen şirketin kendisi olduğu kabul edilerek, duruma göre taşınır satışı hükümlerinin kıyasen uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir.[7] Son olarak Yargıtay’ın, “pay” kavramını “taşınır” olarak tanımladığı kararları da mevcuttur.[8] Bu kapsamda, pay devrinin taşınır satışıyla da ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği, dolayısıyla TBK m. 219 vd. hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı, devrin kapsamı ve niteliğine göre değerlendirilmekte ve bu husus doktrinde tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
Bu iki ana yaklaşım, uygulanacak hükümler bakımından farklı sonuçlar doğurur. Birinci görüş, payın hukuki mahiyetini ön planda tutarak hak satışına özgü hükümlerin uygulanmasını savunurken; ikinci görüş, devrin ekonomik ve fiili etkilerini esas alarak, belirli koşullarda taşınır satışına ilişkin ayıptan sorumluluk hükümlerinin kıyasen uygulanabileceğini ileri sürer. Bu çerçevede, özellikle kontrol devri niteliği taşıyan pay devirlerinde hangi yaklaşımın benimseneceği, tarafların hak ve borçlarının kapsamı ile ayıptan sorumluluk hükümlerinin uygulanabilirliği açısından belirleyici olmaktadır.
III. AYIPTAN SORUMLULUK HÜKÜMLERİNİN PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNE UYGULANABİLİRLİĞİ
Ayıp, genel olarak satılanın sahip olması gereken veya vaat edilen özelliklerden olumsuz yönde sapması, diğer bir ifadeyle nitelik eksikliği olarak tanımlanabilir. Ayıptan sorumluluk kurumunun temelinde ifa teorisi yatar; bu teoriye göre, satılanın ayıpsız olması, satıcının teslim borcunun ayrılmaz bir parçasıdır. Satıcının asli edim yükümlülüğü, satılanı niteliklerinde herhangi bir eksiklik veya bozulma olmaksızın teslim etmektir. Satıcının bu yükümlülüğe aykırı davranması halinde, ayıptan sorumluluk hükümleri devreye girecektir.
Bu bağlamda, TBK m. 219-231 hükümleri satıcının sattığı malı kararlaştırılan niteliklere uygun ve ayıptan ari biçimde teslim etme yükümlülüğünü düzenler. Sorumluluğun doğabilmesi için satılanın teslim edilmiş olması, ayıbın esaslı nitelikte bulunması, alıcı tarafından bilinmemesi, teslimden önce mevcut olması, aşikâr ayıp olmaması ve sözleşmeyle sorumluluğun kaldırılmamış olması gibi koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca alıcının malı ayıplı haliyle kabul etmemesi de şarttır.
Ayıptan sorumluluk kurumu yalnızca satış sözleşmeleriyle sınırlı olmayıp, kanun koyucu bazı sözleşmelerde özel düzenlemeler öngörmüş, bazı sözleşmelerde ise satıma ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanabileceğini kabul etmiştir. Nitekim eser sözleşmeleri bakımından yüklenicinin eseri ayıpsız teslim yükümlülüğü, trampa sözleşmeleri bakımından da karşılıklı teslim borçları nedeniyle ayıp hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Benzer şekilde, şirket pay devri sözleşmelerinde de, özellikle devrin salt hak devri olmaktan çıkıp ekonomik açıdan bir işletme devri niteliğine bürünmesi halinde, TBK m. 219 vd. hükümlerinin kıyasen uygulanabileceği ileri sürülmektedir. Pay devri sözleşmelerine ayıptan sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı, esasen sözleşmenin hukuki niteliğine ve devrin kapsamına ilişkin olarak benimsenen yaklaşıma bağlıdır. Daha önce açıklandığı üzere, payın hukuki mahiyeti itibarıyla hak olarak nitelendirilmesi, kural olarak bu tür sözleşmelerde TBK m. 191-193 hükümlerinin uygulanmasını beraberinde getirmektedir. Ancak devredilen payların, şirkette kontrol sağlayacak ölçüde veya şirketin tamamına yakınını kapsayacak şekilde olması halinde, işlemin ekonomik anlamda bir işletme devri olarak değerlendirilmesi ve bu nedenle TBK m. 219 vd. hükümlerinin taşınır satışına ilişkin düzenlemelerinin kıyasen uygulanabilmesi mümkündür.[9]
Kontrol hisselerinin devri, her ne kadar hukuken doğrudan bir işletme devri anlamına gelmese de fiilen şirketin malvarlığı, faaliyetleri ve organizasyon yapısı üzerinde belirleyici bir söz sahibi olmayı beraberinde getirir. Zira ortaklık payı ile şirketin ekonomik varlığı arasındaki sıkı bağ, bu payların devrini yalnızca soyut bir hak devri olmaktan çıkararak, işletme bütünlüğü üzerinde dolaylı hakimiyet sağlayan bir işlem niteliğine büründürür. Pay alıcısı, çoğu durumda, devraldığı paylardan elde edeceği ekonomik menfaati, doğrudan şirketin mevcut veya beklenen malvarlığı değerine bağlar.[10] Bu sebeple, kontrol sağlayan payların devrinde, işletmeden kaynaklanan ve şirketin ekonomik bütünlüğünü veya organizasyon yapısını bozacak nitelikteki ayıplar, payın değerini ve alıcının ondan beklediği faydayı doğrudan etkiler.
Bu gibi durumlarda, ayıbın işletme ile pay arasındaki bu doğrudan ilişki nedeniyle, payın bizzat kendisinde mevcut sayılması ve TBK m. 219 vd. hükümlerinin uygulanabilirliğinin kabul edilmesi, kanımızca hem hukuki tutarlılık hem de taraflar arasındaki menfaat dengesi bakımından isabetli olacaktır. Sonuç olarak, işletmeden kaynaklanan ayıp, ekonomik bütünlüğü veya organizasyon yapısını bozacak düzeyde olduğunda, bu durum payın bizzat kendisinde ayıp olarak kabul edilmeli ve TBK m. 219 vd. hükümleri bu tür pay devirlerine uygun düştüğü ölçüde uygulanmalıdır.
IV. AYIP ŞARTLARININ PAY DEVRİ SÖZLEŞMELERİNE UYARLANMASI
TBK’da düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümleri esasen maddi malların satışına uygulanmak üzere öngörülmüş olup, hak satışına konu olan işlemlerde doğrudan uygulanabilirliği sınırlıdır.[11] Sermaye şirketlerinde pay devri sözleşmesinin konusunu ortaklık statüsü ile buna bağlı hak ve borçlar oluşturduğundan, değinildiği üzere, bu sözleşmeler genellikle hak satışı kapsamında değerlendirilir. Hak satışında maddi ayıptan bahsedilememesi, pay devri sözleşmelerine ayıptan sorumluluk hükümlerinin uygulanabilirliğinin tartışılmasının temel nedenidir.
A. Pay Devri Sözleşmelerinde Ayıp Türleri
Ayıbın kaynağı olarak eksiklikler, farklı türlerde ortaya çıkabilir .[12] Maddi mallarda olduğu gibi, burada da maddi ayıp kavramı, şirketin fiziksel varlıkları üzerinden anlam kazanır. Şirketin makine parkında, üretim tesislerinde veya envanterinde mevcut ve değerini önemli ölçüde düşüren bozukluklar, eksiklikler ya da arızalar, devredilen payın temsil ettiği ekonomik değeri doğrudan etkilediği ölçüde maddi ayıp olarak kabul edilebilir.
Hukuki ayıp ise, payın sağladığı hakların hukuki olarak sınırlandırılmış veya ortadan kalkmış olması şeklinde ortaya çıkar. Şirket faaliyetinin gerekli izinlerden yoksun olması, fikri ve sınaî mülkiyet haklarının hükümsüz kılınması, payın üzerinde rehin veya intifa gibi sınırlı aynî hakların bulunması yahut devrin beyan edildiği nitelikleri taşımaması, bu kapsamdadır.
Ekonomik ayıp ise, şirketin mali tablolarında gerçeğe aykırı beyanlar, aşırı borçluluk, likidite yetersizliği veya taahhüt edilen kârın gerçekleşmemesi gibi durumlarda söz konusu olur. Bu tür eksiklikler, payın ekonomik değerini ve alıcının sözleşmeden beklediği menfaati doğrudan etkilediğinde, işletmeden kaynaklanan ayıbın payın bizzat kendisinde mevcut olduğu kabul edilir.
Bu uyarlama sayesinde, TBK m. 219 vd. hükümleri, her ne kadar esas anlamda taşınır mallara ilişkin düzenlemeler olsa da, kontrol sağlayan pay devirlerine kıyasen uygulanarak hem alıcı hem de satıcı açısından sorumluluk rejimi somutlaştırılabilir.
B. Pay Devri Sözleşmelerinde Ayıptan Sorumluluğun Şartları
TBK m. 219 hükümleriyle öngörülen ayıptan sorumluluk şartlarının pay devri sözleşmelerine uygulanabilmesi, bu şartların sözleşmenin konusuna ve niteliğine uyarlanmasıyla mümkündür. Pay devrinin maddi mallara ilişkin ayıp hükümlerinin doğrudan uygulanması sınırlı olsa da, şirketin malvarlığı ve faaliyetlerine ilişkin eksiklikler payın değerini doğrudan etkileyebilmektedir. Bu nedenle, TBK’da öngörülen ayıp şartları, pay devrinin özellikleri dikkate alınarak aşağıdaki şekilde uyarlanabilir:
i) Payın alıcıya devredilmiş olması: Pay devir sözleşmelerinde ayıptan sorumluluk, kural olarak hukuken devir tamamlandıktan sonra doğar. Payın devri, ilgili mevzuatta öngörülen şekil şartlarının yerine getirilmesiyle gerçekleşir (örneğin; nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin geçirilmesi ve ciro edilmesi, nama yazılı senetsiz paylarda pay defterine tescil, hamiline yazılı senetlerde teslim)[13]; devir tamamlanmadan satıcı, ayıp hükümlerine göre sorumlu tutulmamalıdır.
ii) Devredilen payda esaslı bir ayıp bulunması: Esaslı ayıp ile, payın temsil ettiği şirket varlığında veya payın hukuki durumunda, devrin ekonomik amacını önemli ölçüde ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte eksikliklerin bulunması kastedilir. Bu eksiklikler; şirketin fiziksel varlıklarındaki bozukluklar (maddi ayıp), faaliyet izinleri veya fikri haklar gibi unsurlardaki hukuki eksiklikler (hukuki ayıp) veya mali tabloların gerçeğe aykırı olması gibi durumlar (ekonomik ayıp) olabilir.
iii) Ayıbın alıcı tarafından bilinmemesi: Alıcı, devir anında ayıbı biliyor veya makul bir inceleme ile tespit edebilecek durumdaysa, bu ayıp nedeniyle satıcıya başvuramaz. Pay devirlerinde bu husus, çoğu kez durum tespiti (due diligence) sürecinde ortaya çıkar[14]; bu sürece rağmen tespit edilemeyen eksiklikler ayıp kapsamında değerlendirilir.
iv) Ayıbın devrin tamamlanmasından önce mevcut olması: Ayıp, pay devri işlemi tamamlanmadan önce mevcut olmalıdır. Devralmadan sonra alıcının tasarrufları veya dış etkenler sonucu ortaya çıkan eksiklikler satıcının sorumluluğuna girmemelidir.
v) Ayıbın aşikâr nitelikte olmaması: Basit bir inceleme ile kolaylıkla fark edilebilecek ayıplar, alıcı tarafından devirden sonra süresinde ihbar edilmezse satıcı bunlardan sorumlu tutulamaz. Örneğin, şirketin konkordato halinin ticaret siciline tescil edilmiş olması hali.
vi) Sorumluluğun sözleşme ile sınırlandırılmamış veya kaldırılmamış olması: Taraflar, pay devri sözleşmesi ile satıcının ayıptan sorumluluğunu daraltabilir veya tamamen kaldırabilir. Ancak bu tür kayıtlar dürüstlük kuralına aykırı olamaz.[15]
vii) Alıcının ayıplı durumu kabul etmemiş olması: Alıcı, devraldığı payın ayıplı olduğunu bilerek ve bu durumu açıkça veya zımnen kabul ederek devralmışsa, sonradan ayıp hükümlerine başvuramaz.
Sonuç olarak, yukarıda belirtilen unsurlar, TBK m. 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümlerinin, pay devri sözleşmelerinin niteliğine uyarlanmış halidir. Her ne kadar mevzuatta bu hususa ilişkin açık bir düzenleme bulunmasa da, pay devrinin özellikleri ve taraflar arasındaki menfaat dengesi gözetildiğinde, söz konusu şartların bu şekilde yorumlanarak uygulanabileceği kanaatindeyiz.
V. SONUÇ
Pay devri sözleşmeleri, anonim şirketlerde mülkiyet yapısını değiştiren ve çoğu durumda yönetim kontrolünün el değiştirmesine yol açan önemli hukuki işlemlerdir. Bu sözleşmelerin niteliği, devredilen payların kapsamı ve ekonomik etkileri, uygulanacak sorumluluk rejiminin belirlenmesinde doğrudan etkilidir. Özellikle devrin salt bir hak satışı olmaktan çıkıp, fiilen şirketin malvarlığı, faaliyetleri ve organizasyon yapısı üzerinde hakimiyet sağlayan bir işlem niteliğine büründüğü hallerde, payın ekonomik değerini etkileyen ayıplar, yalnızca soyut bir hak eksikliği olarak değil, işletmenin bütünlüğünü bozan nitelikteki eksiklikler olarak değerlendirilmelidir.
TBK’da düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümleri, kural olarak maddi malların satışına uygulanmakla birlikte, doktrinde ve yargı kararlarında, kontrol sağlayan pay devirlerinde bu hükümlerin kıyasen uygulanabileceği yönünde güçlü gerekçeler ileri sürülmektedir. Bu yaklaşım hem hukuki tutarlılık hem de taraflar arasındaki menfaat dengesinin korunması bakımından isabetlidir. Zira alıcı, çoğu durumda devraldığı paylardan elde edeceği menfaati doğrudan şirketin mevcut ve beklenen malvarlığı değerine bağlamaktadır. Dolayısıyla, işletmeden kaynaklanan ayıplar payın değerini ve sözleşmenin ekonomik amacını doğrudan etkilemektedir.
Bu çalışmada, TBK m. 219 ve devamı maddelerinde öngörülen ayıptan sorumluluk şartlarının, pay devri sözleşmelerinin niteliğine uyarlanması suretiyle uygulanabileceği ortaya konulmuştur. Her ne kadar mevzuatta bu hususa ilişkin açık bir düzenleme bulunmasa da, pay devrinin özellikleri ve taraflar arasındaki hukuki-ekonomik bağ dikkate alındığında, maddi mallara özgü ayıp hükümlerinin mantığının pay devirlerine de kıyasen uygulanması mümkündür. Böyle bir yaklaşım, hem sözleşmesel güvenliğin hem de ticari dürüstlük ilkesinin güçlendirilmesine hizmet edecektir.
Sonuç olarak, kontrol devri niteliği taşıyan pay devri sözleşmelerinde, şirketin malvarlığı ve faaliyetlerindeki eksikliklerin payın bizzat kendisinde mevcut sayılması ve TBK m. 219 vd. hükümlerinin bu tür işlemlere uygun düştüğü ölçüde kıyasen uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu yaklaşımın, ileride yasal düzenlemeler veya içtihat birliği ile netleşmesi, uygulamada yaşanan belirsizliklerin giderilmesi açısından önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
1. Av. Dr. Başak Başar, “Şirket Pay Devir Sözleşmesinde Ayıptan Sorumluluk”, Seçkin Yayınları, 2025
2. Av. Beyza Aka, “Satıcının Zapttan ve Ayıptan Sorumluluğuna İlişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Anonim Şirket Pay Satışlarına Uygulanabilirliği”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021/2
3. İdil Alaeddinoğlu, “Anonim Ortaklıkta Pay Devri Sözleşmesi”, Ankara Üniversitesi, 2022
4. Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, “Borçlar Hukuku Özel Hükümler C-I”, Vedat Kitapçılık, 2013
5. Doç. Dr. Tamer Bozkurt, “Şirketler Hukuku” Yetkin Yayınları, 2020
6. Prof. Dr. Vedat Buz, “Ortaklık Paylarının Devrinde Ayıba Karşı Tekeffül Hükümlerinin Uygulanabilirliği Sorunu”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 2019
7. Zahide Altunbaş Sancak, “Anonim Şirket Özelinde Devralma İşlemlerinde Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu”, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021
[1] Av. Dr. Başak Başar, “Şirket Pay Devir Sözleşmesinde Ayıptan Sorumluluk”, Seçkin Yayınları, 2025, s.2
[2] Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, “Borçlar Hukuku Özel Hükümler C-I”, Vedat Kitapçılık, 2013, s. 16
[3] Doç. Dr. Tamer Bozkurt, “Şirketler Hukuku” Yetkin Yayınları, 2020, s.391
[4] Prof. Dr. Vedat Buz, “Ortaklık Paylarının Devrinde Ayıba Karşı Tekeffül Hükümlerinin Uygulanabilirliği Sorunu”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 2019, s.66
[5] Başar, s. 181
[6] Buz, s.84
[7] Zahide Altunbaş Sancak, “Anonim Şirket Özelinde Devralma İşlemlerinde Satıcının Ayıptan Doğan Sorumluluğu”, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021 s. 73
[8] İlker Demirtaş, “Anonim Şirket Pay Devrinde Ayıptan Sorumluluk” İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi, 2024, s. 21; Yargıtay HGK, E. 2013/13-1234, K. 2015/795, T. 28.01.2015; Yargıtay 13. HD., E. 2011/13353, K. 2011/12995, T. 22.09.2011; Yargıtay 11. HD., E. 2015/3775, K. 2016/2651, T. 09.03.2017.
[9] İdil Alaeddinoğlu, “Anonim Ortaklıkta Pay Devri Sözleşmesi”, Ankara Üniversitesi, 2022, s, 117-128; Demirtaş s. 40
[10] Alaeddinoğlu, s.78
[11] Av. Beyza Aka, “Satıcının Zapttan ve Ayıptan Sorumluluğuna İlişkin Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Anonim Şirket Pay Satışlarına Uygulanabilirliği”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021/2, s.2136
[12] Bkz. Başar s. 122-127
[13] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
[14] Alaeddinoğlu, s. 69-70, Başar, s. 151
[15] 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
Successful